Ahıska sürgününü yaşayan aileden gelen Prof. Dr. Ayna Askeroğlu, 1944’te Ahıska Türklerinin ana vatanlarından sürülmesine ilişkin, “Aslında bu Ahıskalı Türkler için değil, Türk tarihinde tüm Türkler için çok acı bir şeydir. Bu sadece bir sürgün değil zulüm. Bu olayı sürgün olarak isimlendirmek çok hafif kalıyor. Bu, Türkleri yok etme planıydı.” dedi.
İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türkiyat Araştırmaları Bölümü Türk Tarihi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Askeroğlu, Ahıska Türklerinin sürgününün 79. yılı dolayısıyla AA muhabirine konuştu.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) lideri Stalin’in emriyle, çoğu kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan on binlerce Ahıskalının 14 Kasım 1944’te trenlere doldurulup Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’a sürüldüğünü anlatan Askeroğlu, “SSCB’nin, sınır bölgelerindeki Türkler ile Türkiye arasındaki bağları koparmak istemesi de sürgün kararı alınmasında etkili oldu. SSCB, doğu ve Karadeniz bölgelerini stratejik konumu nedeniyle istila etmeyi amaçladı.” diye konuştu.
Ahıskalıların, Türkiye ile Gürcistan sınırında 1944’te yaklaşık 220 köyü bulunduğunu belirten Askeroğlu, “Eli silah tutan herkes askere alındığı için köylerde sadece yaşlılar, kadınlar ve çocuklar yaşıyordu. Bunlar zaten SSCB’ye karşı herhangi bir silahlı isyanda da bulunmadı.” ifadesini kullandı.
Askeroğlu, Stalin’in sadece Ahıskalıları değil Türkiye sınırındaki tüm Türkleri zorunlu göçe tabi tuttuğuna dikkati çekerek, “Aslında bu Ahıskalı Türkler için değil, Türk tarihinde tüm Türkler için çok acı bir şeydir. Bu sadece bir sürgün değil zulüm. Bu olayı sürgün olarak isimlendirmek çok hafif kalıyor. Bu, Türkleri yok etme planıydı.??????? SSCB Türklerden boşalan yerlerde bir Ermeni devleti kurma hayali kuruyordu.” değerlendirmesinde bulundu.
“Vagonlarda ölenlerin cesetlerini yollara attılar”
SSCB’nin, sürgünden önce Ahıskalı kadın ve yaşlıları zorla tren istasyonu yapımında çalıştırıldığını dile getiren Askeroğlu, “İnsanlar, bu yapılan demir yolundan cephedeki askerlere teçhizat gidecek diye kandırılmış. Haberleri yok ki kendilerini meçhule götürecek ölüm vagonu hatlarının inşaatında çalıştırılmışlar.” dedi.
Askeroğlu, Rus askerlerinin, havyan taşımak için kullanılan vagonlara Ahıskaları “balık istifi” şeklinde yerleştirdiğini anlatarak, neden ve nereye gönderildiklerini bilmeyen halkın, döneceklerini zannettikleri için yanlarına hiçbir şey almadığını söyledi.
Sürgüne gönderilen on binlerce Ahıskalının bulunduğu vagonların birkaç gün Hazar Denizi’nde bekletildiğini kaydeden Askeroğlu, Rus yetkililerin tüm halkı Hazar Denizi’nde boğmayı düşündüğünü ancak uluslararası tepkilerden çekindikleri için planlarından vazgeçtiklerini ifade etti.
Askeroğlu, sürgün vagonları çok dar olduğu için bazı Ahıskalıların havasızlıktan öldüğünü belirterek, “Bazen yolda mola veriliyor ve vagonlarda ölenlerin cesetleri yollara atılıyor. Yollarda kaç kişinin öldüğü bilinmiyor. Ne mezarları var ne cenaze namazları kılındı, hiçbir şey yok. Kimi nerede, nereye attılar hiç bilinmiyor. İnsanlık dışı şartlarda iki hafta boyunca vagonlarda pres olmuş insanlar, düşünün. Ekmek yok, su yok.” diye konuştu.
“Her Ahıskalı aile bu sürgünden nasibini almıştır”
Sürgün sırasında babasının 2 yaşında, halasının da 6 aylık bebek olduğunu anlatan Askeroğlu, “Her Ahıskalı aile bu sürgünden nasibini almıştır. Babaannem sürgün sırasında bebekler ağladığında yiyecek olmadığı için başörtüsünün ucunu tükürükle ıslatarak bebekleri susturmaya çalıştıklarını söylerdi.” ifadelerini kullandı.
Askeroğlu, babaannesinin anlatımına göre, Rus askerlerin ağlayan bebekleri vagonlardan araziye attığını, aile büyüklerinin, mezarları olması için ölen çocuklarını elbiselere sararak vagonda sakladığını dile getirdi.
Sürgünü yaşayan Ahıskalıların, hala psikolojik olarak yaralarını saramadığına işaret eden Askeroğlu, sözlerini “Yıllar geçti ama hala o korkuyu ve sıkıntıyı üzerlerinden atamadılar. Bir taraftan oğlunuz, kocanız cephede savaşıyor diğer tarafta siz ölüme gidiyorsunuz. Açlıkla imtihan ediliyorsunuz. Çok korkunç bir şey.” şeklinde tamamladı.
Ahıska sürgünü
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra SSCB sınırları içinde kalan Gürcistan’a bağlanan Ahıska, 14 Kasım 1944’te tarihin en büyük sürgünlerinden birine sahne oldu.
Bölgede yaşayan 86 bin Türk ve Müslüman, dönemin SSCB lideri Stalin’in emriyle, birkaç saat içinde Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’a sürüldü.
İkinci Dünya Savaşı sırasında tüm erkekleri SSCB ordusu saflarında cephede savaşmasına karşın Stalin yönetimi, sürgünün gerekçesini “Ahıska Türklerinin savaş sırasında Nazilerle işbirliği yapması” olarak gösterdi.
Eşyalarını almalarına dahi izin verilmeden trenlere doldurulan Ahıskalıların zor şartlar altındaki yolculuğu bir aydan fazla sürdü.
Yaklaşık 17 bin Ahıska Türkü, açlık, soğuk ve hastalık nedeniyle yolculuk sırasında hayatını kaybetti. Hayatta kalanlar, ayrı ayrı bölgelere dağıtıldı, yıllarca birbirinden haber alamadan yaşadı.
Ahıska Türklerinin torunlarının bugün en çok yaşadıkları ülkelerin başında, Türkiye, Kazakistan, Azerbaycan, Rusya, Özbekistan, Kırgızistan, Ukrayna ve ABD geliyor.